Aileleri tarafından her şeyde en iyisi olmaları yönünde adeta bir robot gibi yetiştirilen ‘altın çocukların’ hikayesini hiç duymuş muydunuz? En iyi okul, en iyi iş, en iyi arkadaşlar derken her şeyin en iyisi olmak bu çocuklar için adeta bir görev gibiydi.

Altın çocukların aileleri tarafından sevilmeleri, gösterdikleri performansın yüksek olup olmamasına bağlı. Aslında bu durumun ne kadar sağlıksız bir durum olduğunu anlamak için işin uzmanı olmaya gerek yok diyebiliriz.

Altın çocuk sendromunda dikkat çeken en önemli detay, ebeveynlerin çocuklarının iyiliğini istediğini söylemesi ve aslında bu söylemin çocukları kontrol etmekten başka bir şeye yaramaması olmaktadır. Bir çocuğun altın çocuk olma yolunda önündeki en önemli destek maalesef narsisistik kişilikleri olan ebeveynleri oluyor.

Çocuklar, ebeveynlerini memnun edebilmek için korku ve endişe gibi duygularla en iyisi olmak için harekete geçmek zorunda. Çünkü bu çocukların, ebeveynlerini hayal kırıklığına uğratma şansı yok!

Sen benim çocuğumsun, benim gibi olmak zorundasın!

Altın çocuk sendromunda ebeveynlerin, çocuklarını kendilerinin bir uzantısı gibi gördükleri söylenebilir. Ebeveynler esasen kendi çocuklarının kapasitesini görmezden gelerek onlardan her zaman en yüksek hedefleri başarmalarını bekler.

Böylesi bir yetiştirme tarzı, çocuğun erken yaşlarından beri beyninin içine işleyen adeta bir ‘mükemmel olmalısın’ sinyalidir. Çocukların bu saatte sonra tek amacı kendilerinden beklenen mükemmel performansı göstererek ebeveynlerinin dikkatini çekmek olur. Peki dikkat çekmek için bir şeyler yapmalıyım gibi bir düşünceyi erken yaşta içselleştiren bir çocuk birey olduğunda ne gibi bir profile bürünür, hiç düşündünüz mü?

Mükemmel olmaya zorlanan çocuklar için sevilmenin tek koşulu performans.

Altın çocuklar büyüdüğünde kendilerine tam olarak güvenmedikleri, bu nedenle de gizli bir özgüvensizlik yaşadıkları söylenebilir. Çünkü bu çocuklar asla hata yapmamak üzerine yetiştirilmiştir. Bundan dolayı en ufak bir hatalarında gözden çıkarılacaklarını çok iyi bilirler.

Bu çocukların ileriki yaşlarında kendilerini değersiz hissetmeleri de muhtemeldir. Hatta ileride iş hayatında başarısız olursam sevilmeyeceğim ve dışlanacağım gibi düşünceler beyinlerini kemirir durur. Aslında buradaki en büyük sorun narsisistik ebeveynlerin çocuklarına çocuk olma imkanını tanımaması!

“Büyümüş de küçülmüş” derler ya, o hesap…

Altın çocuklar, ebeveynlerinin katı ve kontrolcü tutumuna çarpa çarpa büyürler. Hatta bu büyüme oldukça erken yaşlarda başlar. Keza ebeveynler zaten çocuklarını sürekli kendilerini tatmin etme zorunda olan bir varlık olarak gördükleri için çocukların kendi yaşıtlarının yaptığını yapma zamanları hiç olmaz.

Altın çocuğun üzerine erken yaşta yüklenen sorumluluklar; şöhret, isim yapmak ve her daim başarıdır. Ebeveynleri sosyal ortamda “benim çocuğum” ile başlayan cümlelerini kurabilsin diye altın çocuklar; çocukken tüm çocuksu, saf duygularını öldürmüştür adeta.

Çocukların bu trajik durumu sadece ebeveynlerini değil, ilerleyen yaşlarında otorite figürü olarak gördükleri herkesi memnun etme ihtiyacıyla daha da pekişir. Keza bu çocuklar ileride kendilerini sorgusuzca feda eden bireylere dönüşür, her sorumluluğu üstlerine alır. Bunu yaptıkları zaman tıpkı çocuklukta ebeveynlerinin gözüne girmeye çalıştıkları gibi başkalarının gözüne gireceklerini düşünürler.

Başkalarıyla rekabet edersem sevilirim.

Ebeveynleriyle güvensiz bağlanan altın çocuklar, ileriki yaşlarında başkalarıyla duygusal bağ kurabilmek için başkalarıyla tamamen mücadele edebilir. Bunun yanında çocuklar, tamamen başkalarından uzak durmak isteyebilir veya başkalarına çok fazla bağlılık gösterebilir.

Altın çocuklar büyüdüklerinde kolay tatmin olmazlar çünkü hep daha fazla çalışmaları gerektiğini bilirler. Bu durum bu çocukların ileriki yaşlarında alkolizm, kumar bağımlılığı, aşırı cinsellik anlayışı gibi davranışlara yatkın olduğunu gösteriyor. Peki bir altın çocuk, altın çocuk sendromuyla başa çıkabilir mi?

Öz-şefkat, terapi ve sınırları korumak altın çocuklara iyi gelecek, yaralarını saracak.

Altın çocukların başkalarından beklediği onayı gerektiğinde kendilerine verebilmelerinin önemli olduğu söyleniyor. Yaşadıkları ebeveyn travmalarını atlatabilmek için terapi almaları kişisel sınırlarını keşfetmelerine yardımcı olabiliyor. Hayır demeyi öğrenmek ve önce ben diyebilmek, altın çocukların kim olduklarını herkese göstermeleri için oldukça etkili diyebiliriz.

Kaynaklar: 1, 2

What is your reaction?

0
Excited
0
Happy
0
In Love
0
Not Sure
0
Silly

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir