https://storage.oyungezer.com.tr/ogz-public/public/content/2022/07/08/content_62c79336677ca_75662.jpg

Hulkina, Hulkette, Hulka ne isterseniz diyebilirsiniz

Hayatta herhangi bir şeyin radikali olmak epey sakıncalı bir durum. Mesela Bruce Banner’a bakalım kendisi adeta bir iyilik timsali, mütemadiyen başka insanları kurtarmak için hiç düşünmeden hareket eden bir bilim insanı. İşte bu kadar iyi olunca hayat sizi gama radyasyonuyla öyle bir çarpar ki bir anda yeşerebilirsiniz. Sadece kendiniz yeşillenmekle kalsanız yine iyi, fotosentez yapıp gül gibi geçinirsiniz. Lakin bir çizgi roman evreninde yaşıyorsanız ve popülerseniz bolca minik yeşil akrabanız veya klonunuz veya robotunuz veya kuklanız… olayın özünü anladınız. Bugün Bruce Banner veya diğer kişiliği Hulk’ı anlatmayacağım. 70’lerin sonunda yeşeren bir başka karakter, Marvel’ın Matt Murdock ile birlikte en iyi avukatı Jennifer Sue Walters yani She-Hulk’ın yolculuğuna göz atacağız.

Ben bu tarz kimdir yazılarını kaleme alırken beynimin bir köşesinden MCU’yu silmeyi pek severim. Çünkü 20 küsür senedir çizgi roman sayfalarında okuduğum karakterlerin ekran adaptasyonu aynı lezzeti vermiyor. Zaten She-Hulk özelinde de o ilk fragmandan sonra kötü CGI kaynaklı baş ağrısı ve mide bulantısı dışında dizinin bir şey verebileceğini pek düşünmüyorum. O yüzden She-Hulk izledikten sonra bu yazıyı okuyan kişi “iyi de buradaki Jen ile dizideki Jen aynı kişi değil! Dizide bize Shrek’ten Fiona izlettiler!” diye isyan etmesin. Hazırsanız Shulkie’nin serüvenine başlayalım.

Acil Gama Rh+ Kan Aranıyor!

Takvimleri çok geriye sardığımız zaman Bruce Banner’ın teyzesi California’da mutlu mesut bir hayat sürüyor. Şerif Morris Walters ile evlenmiş olan Elaine Banner’ın çok sevimli Jennifer isminde bir kızı dünyaya geliyor. Bruce’dan epey genç olan Jen, kuzeninin aksine bilime değil hukuka merak sarıyor. Yaşı ufak olabilir ama daha çocukluktan itibaren Bruce ile adeta bir arkadaş gibi olan Jen, babası Bruce’u döveceği zaman saklanmasına da yardımcı oluyor. Bruce’un kardeşi gibi büyüyen Jen, Elaine’in trafik kazasında ölmesinin ardından kendisini tamamen adalete adıyor ve süper kahraman olmuyor, normal insanlar gibi avukat oluyor.

Bu hukuk okulu süresince Bruce ile arası da epey açılan Jen’in tek amacı adaleti sağlamak. Yine de Jen, Bruce Banner’ın Hulk olduğunu bilen nadir insanlardan birisi. İşlerin kızışmaya başladığı nokta da Jen’in bu bilgisi hiçbir anlam ifade etmiyor. Sanılanın aksine Jen’in kazası tamamen mesleki… Nicholas Trask’a bağlı bir grup paralı askerin yıllar önce Jen’in annesini de öldürdüğü ortaya çıkıyor. Trask’a ihanet eden bir gangsterin avukatlığını yaptığı için vurularak ağır şekilde yaralanan Jen’i kurtaran da tahmin edebileceğiniz gibi Bruce oluyor.

Kan kaybından ölmek üzere olan hatta aslında gerçekten ölen Jen’e yine iyilik uğruna hiç düşünmeden kendi kanını veren Bruce Banner bir kahramanın da ortaya çıkmasına neden oluyor. Kan nakli sonrasında metafiziki dünyada Yeşil Kapı’dan geçerek tekrar hayata dönen Jennifer, bu kez işini tamamen bitirmek için gelen Trask’ın elemanlarını She-Hulk olarak evire çevire dövüyor. Sonrasında ise normale dönüp gizli kimliğini saklıyor. Gündüzleri avukatlık yapıp geceleri She-Hulk olarak adaleti bilek gücüyle sağlayan She-Hulk, kuzeninin aksine şizofren değil. Yani Hulkette’in kendine ait bir bilinci yok.

Avengers Üyeliği Avukatlıktan Daha Çok Kazandırıyor

İlk maceralarını Trask’ın güçleriyle savaşarak geçiren Jen, giderek popülerleşmeye başlıyor. Eh bir karakter yeteri kadar popüler olursa o zaman için önce bir Avengers’a girmesinde epey fayda var. Trask’ın işleri daha ciddiye alıp babasını kaçırmasıyla birlikte içerisindeki vahşi tarafı da gösteren Jen en nihayetinde babasını da kurtarıp, Trask’ı gerçekten manasıyla dünyanın merkezine doğru bir yolculuğa uğurluyor. Aile sorunları ve mafyaları bir kenara bıraktıktan sonra ise kapısını Avengers çalıyor. Adeta ufak bir takımda yıldızını parlatan futbolcu gibi kendisini bir anda Avengers üniforması içinde görüyoruz.

Janet Van Dyne’ın teklifiyle birlikte avukatlığı bırakıp tam zamanlı bir süper kahraman olan Jennifer’ın ilk ikonik düşmanı olan Titania da bu dönemde karşımıza çıkıyor. Beyonder tarafından ilk Secret Wars savaşında Titania’nın antisi olarak düşünülen She-Hulk’ın başarısı Fantastik Dörtlü’nün de dikkatini çekiyor. The Thing’in geçici süreliğine ekipten ayrılması nedeniyle Ben Grimm’in yerini doldurmak için F4’e de üye olan Hulkina bu dönemde aşk hayatında da epey hızlı yol almaya başlıyor. Marvel, Jen popülerleştikçe karşısına yakışıklı erkekleri koyup, onları yemeğe çıkartmaya bayılıyor.

F4 üyeliği sırasınca Microverse’de tutsak kalan Jennifer aç susuz bir şekilde madenlerde çalıştırılıp, köle yapılıyor. Reed ve Susan’ın da yardımıyla bu diyardan kaçan Jen’in hayatında da bir dönüm noktası yaşanıyor. SHIELD taşıtından sızan radyasyonu engelledikten sonra orijinal haline dönmesini engelleyen bir sorunla karşılaşan Jen bu durumdan pek de rahatsız olmuyor. Zaten sonradan öğreniyoruz ki Jennifer Walters artık o minik kız olmak istemiyor ve hayatına tamamen She-Hulk formunda devam etmeye karar veriyor. Reed Richards’ın da yardımıyla Doc Samson’u kandırmayı başaran Hulkina, bundan sonra tüm dünyaya gerçek kimliğini de açıklıyor.

Reed Richards Cimri Çıktı, F4 Üyeliği Sanıldığı Kadar Para Vermiyor

The Thing’in geri dönmesiyle birlikte Fantastik Dörtlü’ye veda eden She-Hulk için Avengers günleri daha alevli bir şekilde geri dönüyor. Tam bu sıralarda Mutant Kayıt Yasası’nın gündeme gelmesi asıl mesleği avukatlık olan Jennifer Walters’ı adam dövmek dışında da ciddi bir meseleyi ele alırken görmemizi sağlıyor. Karakterli ve kaliteli bir insan olduğu için mutantların fişlenmesine karşı çıkan Jen’in benzer bir tutumunu keşke ileride de görebilseydik ama oraya birazdan geleceğiz.

Tüm bu süreçlerin ardından arada bir de Xemnu ile savaşıp She-Xemnu’ya dönüşen Jen’e bu kadar aksiyon yeterli geliyor ve avukatlığa geri dönmek istiyor. Ancak She-Hulk olarak yaptıkları jürileri etkilediği için Jen’in bu alter egosuna veda etmesi gerekiyor. Tabii ki çizgi romanların doğası gereği böyle bir olay yaşanmayacağı için Jennifer Walters içerisinde Howard the Duck’ın da yer aldığı bir dizi acayip serüvene daha çıkıyor. Hatta bir dönem zihin değiştirme, vücut değiştirme gibi saçma sapan olaylarla da mücadele ettirilen Jen’i yine buralardan çıkaran Reed Richards oluyor ve yine Titania’yı döverek hikayelerine devam ediyor.

Bazen bu kadar fazla çizgi roman saçmalığı bana bile pes ettiriyor ama She-Hulk’ın en güzel özelliklerinden birisi dördüncü duvarı aşabilmesi. Yani tıpkı Deadpool gibi okuyucularla doğrudan konuşup, bir çizgi romanın içerisinde yaşadığının bilincinde olması. Bu yüzden Jen’in başına gelen her tuhaflığa karşı güzel bir geri cevabı da oluyor. Gariban diğer karakterler ise dandik yazarların elinde çürüyen güzelim hikayelerinin saçma sonuçlarına katlanmak zorunda kalıyorlar. Neyse biz yine çizgi roman sayfalarına dönelim de Jennifer’ın bu kez kötü kararlarına göz atalım.

Hulkların Dövüşü Büyük Oluyor Gerçekten

Olayları epey ileri sardığımız zaman Avengers üyeliğinde giderek kıdem kazanan Jen’i artık Birleşmiş Milletler ile birlikte görevlerde de görüyorduk. Güney Dakota’da gizli bir hükümet tesisinde biyolojik silahlarla uğraşan AIM güçleriyle savaşmaya giden Jen ve diğer Avengers üyeleri pusuya düşünce işler bambaşka bir raddeye gidiyor. Wanda Maximoff’u korumak için zırhının delinmesini göze alan Jen tıpkı kuzeni gibi bu iyiliğinin bedelini delirerek ödeyecekti.

Tüm bu yaşanan kaosun ardından büyük bir strese giren Jen, kendi adına tarihinin en öfkeli dönemiyle birlikte yıkım saçmaya başlamıştı. Avengers’ın birlikte dövüşerek bile durduramadığı She-Hulk için gerçek bir Hulk uzmanı Bruce Banner’ın devreye girmesi de kaçınılmazdı. Ancak Bruce’un telkin çabaları da işe yaramayınca devreye bu kez ÖZ HAKİKİ YEŞİL DEV HULK girdi ve devasa bir dövüş ile Jen biraz sakinleşmeye başladı. Nihayet Jack of Hearts’ın müdahalesiyle birlikte gama seviyesi düzenlendi ve Jen tekrar aklına malik davranmaya başladı. Koskoca avukat hanıma böyle vahşi hareketler zaten hiç yakışmıyor.

Yarattığı yıkımın ardından Avengers ile arası epey açılan Jen, kibar bir şekilde Avengers binasından ayrılıp kendi yolunu çizmeye başlar. Tüm deneyimlerini de değerlendiren Jennifer Walters için en uygun meslek süper kahraman avukatlığı olarak belirir. Hatta işin içerisine T.V.A.’nın da dahil olduğu bir dizi kozmik mahkemede Jennifer Walters’ı bolca görmeye başlarız. “Time Variance Authority nedir?” kısmını Loki dizisinden sonra TVA Nedir? diyerek anlatmıştım. O yüzden buraları hızlı geçip benim şahsen Jennifer Walters ile husumetimin başladığı döneme gidelim.

Peter Parker Binbirinci Kez Reboot Yedi Umarım Mutlusundur Jen!

Marvel çizgi romanlarına bakışımı değiştiren olaylardan birisi şüphesiz Civil War serisiydi. Filmdeki 6vs6 MOBA dövüşü gibi olan Civil War’dan bahsetmiyorum. Çizgi romanlarda tüm evrenin kaderini değiştiren olaydan bahsediyorum. Her şey bir grup amatör süper kahramanın yüzlerce masum insanı öldürmesiyle sonuçlanan bir aptallık ile başlamıştı. Zaten maskeli süper kahramanlara karşı epey gıcık kapan J.J.J. gibi kanaat önderlerinin de giderek güç kazanması kaçınılmazdı. İşte bu noktada devreye Süperinsan Kayıt Yasası çıktı. Adı çok tanıdık değil mi? Az evvel yukarıda bahsettiğim Mutant Kayıt Yasasına tümüyle karşı çıkan Jen bu kez yasanın bir numaralı savunucularından birisiydi!

Tabii çok fazla süper kahraman arkadaşı olduğu için kaliteli ve haklı taraf olan Team Cap ile de arası açılan Jen kendince bir orta yol bulmaya çalıştı. “Şimdi ben bu yasayı destekliyorum ama mahkemede tüm süper kahraman kardeşlerimi savunmaya hazırım.” şeklinde bir mottoyla kendisine sonsuz bir müşteri portfolyosu hazırlamak isteyen Jen’in hayalleri pek de istediği gibi gerçeğe dönüşmedi. Tüm bunların ardından John Jameson ile evlendiği bir dönemi de geride bırakan Jen, artık legal işlerde çalıştığı için SHIELD’ın da sıkça başvurduğu bir isim haline geldi.

Bu kayıt yasası dönemlerinde SHIELD için Abomination, Wendigo ve Zzzax ile dövüşen Jan’in süper kahramanlara pek de güvenilmeyeceğini öğrenmesi ise geç olmadı. Bir diğer büyük olaylar silsilesi Planet Hulk ve World War Hulk’a neden olan Bruce Banner’ın uzaya yollanmasının arkasında Illumunati yani Reed Richards ve Tony Stark’ın olduğunu öğrenen Jen tam anlamıyla delirdi. Ancak sinsiliğiyle ün kazanmış Tony, doğal olarak Jen’i etkisiz hale getirdi ve güçlerini elinden aldı. Sonra ne mi oldu dersiniz? Hulk intikam almaya geri geldi ve Tony yüzsüz bir şekilde Jen’e güçlerini geri verip Hulk’ı durdurması için yardım teklif etti. Tony Stark’ı sevmek bazen gerçekten imkansız oluyor.

İstilalar, Mutantlar, Sorunlar…

Hulk’ın durdurulmasından sonra güçlerine tamamen yeniden kavuşan Jennifer Walters’ı yine bolca aksiyon içerisinde gördük. Secret Invasion sırasında da aktif rol oynayan Jen’i kısa bir aradan sonra All-New döneminde Savage She-Hulk olarak gördük. Normon Osborn ve onun Karanlık Avengers ekibiyle de dövüşen She-Hulk’ın yolu bu kez gama radyasyonunun kırmızı tarafıyla kesişti. Red-Hulk ve Red She-Hulk ile kendini tuhaf bir üçgen içerisinde bulan Jen’in aradığı yoldaş ise Lyra olmuştu. İki yeşil kahraman iki kırmızı kahramana karşı geldi ve olaylar daha tuhaf bir hal almaya başladı.

Avengers ile arasındaki bağı bir türlü koparamayan Jen bu kez bir anda kendini mutant sorunuyla karşı karşıya buldu. Phoenix Force’un dünyaya gelmesinin ardından X-Men ile Avengers arasında yaşanan anlaşmazlıktan sonra Jean Grey’in okulunu basan Jen birkaç çocuğu da dövünce işler çirkin bir hal almaya başladı. Phoenix Force ve Cyclops’un mağlubiyetiyle sonuçlanan bu tuhaf olayın ardından mutantların kini de giderek büyümeye başladı. Hickman’ın mevcut X-Men serisi eğer bu geçmiş kısımlara biraz daha değinirse Jen’in başı yine belaya girebilir.

En nihayetinde tüm Hulkların başına geldiği gibi Gri olarak da bir dönem gördüğümüz Jen’in hikayeleri Marvel vizyonu için bile fazla kaotik bir şekilde ilerliyor. Kendini bir anda Celestialların savaşı içerisinde de bulan She-Hulk’ı her yerde görmek mümkün. Winter Soldier’ın popülerliği sağolsun Winter Hulk’ı da gördük. Hatta Atlantis’te bir Jen vs Namor da gördük ki bu dövüşün arka planında bir de nükleer bomba vardı. Yani kısacası 1979 yılında Bruce Banner’ın biricik minik kuzeni ölmesin diye verdiği kan dönüp dolaşıp Atlantis’in nükleer bombalanmasına kadar uzandı. Ne diyelim, Marvel “büyüsü” tam olarak bu olsa gerek…

Marvel’ın bir diğer avukatı Daredevil’ın da başına gelen acayiplikleri düşününce eğer Jen bir şekilde Matt’i çizgi roman içerisinde olduklarına ikna ederse harika bir dava izleyebiliriz. Verilen psikolojik hasardan dolayı her iki karakter de Marvel’a dava açsa mega milyarder olabilirler… Ufukta Disney+ üzerinden izleyeceğimiz bir She-Hulk dizisi de var ama dediğim gibi çok bir beklentiye sahip olmayın. Eğer She-Hulk hikayelerinde eğlenmek istiyorsanız özellikle John Bryne’ın yazdığı 80’ler sonu 90’lar başı The Sensational She-Hulk serisine göz atmanızı tavsiye ederim. Gerçekten dördüncü duvarın da kırılmasıyla birlikte epey eğlenceli bir dönem Josh Bryne’ın yaratıcılığıyla birlikte sizleri bekliyor.

What is your reaction?

0
Excited
0
Happy
0
In Love
0
Not Sure
0
Silly

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir