Bazı kitaplar, kendilerinden uyarlanan sinemalardan çok net biçimde daha âlâ. O denli ki bu uyarlamaların bir kısmını artık izlemek de çok kolay değil, unutulup gittiler. Fakat bu listede şaşırtan isimler de yer alıyor.
Sinema dalının en sevdiği şeylerden biri gidip gelip kitaplardan, çizgi romanlardan ya da öbür medyalardan kaynaklar alıp onu uyarlayarak anlatmaktır.
Bu anlatımların kimileri, sinemanın el verdiği en yeterli anlatımlar ortasında yer alsa da kimileri oldukça yavan ve kitap tam anlaşılamamış izlenimi veriyor. Bu listemizde, kitabı sinemasından çok daha âlâ olan yapıtları listeledik.
Otostopçunun Galaksi Rehberi – Douglas Adams
Bu kadar yeterli bir kitaba, bir külte nasıl oldu da bu kadar makus bir uyarlama çekildi anlamak güç. Aslında sinema artık hiçbir yerde yok neredeyse, o kadar berbat bir sinemaydı. Daha ilginci ise çok rahat bir seriye dönüşebilecek bu bilim kurgu/komedi kültü, bugünün kaidelerinde çok tanınan bir biçimde geri gelebilir.
Bilim kurgu ve mizahı asla bitmeyeen garipliklerle bir ortaya getiren bu kült yapıtı okumak isterseniz buraya tıklayarak alabilirsiniz.
Dune – Frank Herbert
Kitap: Sosyoloji, siyaset, insanın mana anlayışı, ekonomi politikası üzere bahislerde derin iletiler içeren, katmanlı bir yapıyla derin bir ideoloji altyapısıyla başyapıt.
Film: Zendaya’nın aşiret düğünü ve uzay İstanbulundan gelen holding sahibi varlıklı adam. Bir saatte anlatılabilecek öyküyü bir sinemada anlatamamak.
Kısacası siz kitaba kesinlikle göz atın; şimdi okumadıysanız buradan sepetinize ekleyebiliirsiniz.
Aynanın İçinden – Lewis Carroll
Alice Harikalar Diyarında isimli ölümsüz yapıtın devamı olan Through the Looking Glass, yeniden bol bol felsefi göndermeler içerirken Alice’in yaşadıklarını yeni bir pencereden görme talihi da veriyor. Sineması ise birinci üretimin ekmeğini yiyor yemesine fakat yerine yeni ekmek koymuyor. Birinci sineması izledikten sonra, sinemanın alt manaları ile gelen zihin açan “Ne izledim ben?” sorusu burada yerini, sinemanın boşluğundan gelen “Ne izledim ben?” sorusuna bırakıyor.
Kitaba buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Şeytan Marka Giyer – Lauren Weisberger
Eski bir Vogue çalışanı tarafından kaleme alınan, modanın süslü dünyasının art planında dönen hinlikleri, gösterişli plazaların içindeki mobbing ve aşağılama dolu hayatta kalma savaşını, toplumların nasıl şekillendirildiğini ayrıntılı biçimde ve yer yer kahkaha atarak anlatan bir kitapla karşı karşıyayız. Sinema ise elbette ki tehlikeli sulara girmiyor, dala yakın mevzulara pek değinmiyor, bize koca bir işyeri dedikodusu tadında bir sinema sunuyor.
Okuma listenize eklemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Hobbit – J.R.R. Tolkien
Bizim Silmarillon çeksin de ağzımızın suyu aksın, 37 dönem falan izleyelim, Palavra Rüzgârı üzere olsun diye beklediğimiz Peter Jackson abimiz, gitti onun yerine bu kitabı yeterlice şeffaf yufka kıvamına getirerek açtı ve üçleme yaptı. Silmarillon da çekmedi, Amazon’da yayımlanan garabet diziye muhtaç kaldık. Halbuki kitabı ne naif, ne tatlı, ne de keyifliydi.
Henüz okumadıysanız, buradan satın alıp okumaya başlayabilirsiniz!
Da Vinci’nin Şifresi – Dan Brown
Bir cinayeti araştıran bir sembol bilimcinin başrolünde olduğu kitap hem dolu doluydu, hem de insanlara kültür manasında çok şey katıyordu. Sanatın insanlara anlattığı şeyleri öbür bir gözle görmemizi sağlıyordu. Sineması ise kitaba bağlı kalmaya çalışsa da anlatımında insanî yanı biraz eksikti, daima bir sahneden başkasına atlarken karakterlerin derinliğini vermekte başarısız olmuştu.
Kitaba göz atmak isterseniz link burada!
Kayıp Kız – Gillian Flynn
Karmaşık polisiye olaylar, yarısında yer değiştiren görece düzgün ve makus karakterler, su üzere akan sayfalara eşlik eden, dönüp dönüp tekrar okunan karmaşık ruhsal çözümleme paragrafları… Bir orta hayli mantara bağlasa da genel olarak temposunu koruyan ve merak hissini hiç öldürmeyen bir kitap Gone Girl, Türkçe’deki ismiyle Kayıp Kız.
Filminde ise bir kez Nick karakterini Ben Affleck oynuyor. Bir sefer Ben Affleck, aşikâr bir noktadan sonra mesleğindeki her sinemada Ben Affleck’i oynuyor aslında: Karısı ölmüş Ben Affleck, Batman taklidi yapan Ben Affleck… İkincisi de oturup yalnızca kıssayı anlatsa yiyeceğimiz tüm plot twistleri kendini kasa kasa iddia edilebilir kılıyor.
Kitabı satın almak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Dünyalar Savaşı – H. G. Wells
Orijinalinde uzaylıların Dünya’yı, Dünya dediğim de işte İngiltere’yi istilâ etmeye geldiklerinde yaşananları anlatan 1897 tarihli bir kültten bahsediyoruz. Yepyeni öyküde insanların hayatta kalma ve ahenk marifeti, bilişsel ve teknolojik olarak gelişirken ahenk yeteneğini kaybeden Marslıların sonu oluyor.
Peki Spielberg bize iki saat boyunca daima çığlık atan bir Dakota Fanning izlettikten sonra konuyu nasıl bağlıyor? Uzaylılar grip olup öldü. Ah canım! Milyonlarca yıldır Dünya’nın altında uykuda olan, milyon yıldır istilâ planlayan adamlar bunlar bir de. İnsan metrobüsle Beylikdüzü’ne gidiyor olsa yolda ne yiyip içeceğini düşünür. Dakota Fanning’i de sinema boyunca yiyemediler aslında, Allah kahretsin onları.
Mutlaka okumanız gereken bu kitabı kütüphanenize eklemek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.
Muhteşem Gatsby – F. Scott Fitzgerald
Bize bol sayıda internet meme’i kazandıran Muhteşem Gatsby, bir bayanı saplantı derecesinde arzulayan lakin aşkı yaşamayı beceremeyen bir adamın yükselişini ve düşüşünü anlatırken, insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlıyor. Ayrıyeten devrin ABD’sini de çok hoş aktarıyor.
Filmde ise izlerken insan yoruluyor. Tamam, kabul, sahneler mükemmel. O havuz başı partilerini, o devir arabalarını görünce insanın bir güzeline gidiyor da bir sahnede bir durun arkadaş. O kamera en fazla 15 saniyede bir öteki yere zıplamasın, istirham ediyorum. Bu karakterler kim, motivasyonları ne, yaptıkları şeyi neden yapıyorlar anlamıyoruz bile. Bir de bakmışız sinema bitmiş, aklımızda süper sahneler ve muallak bir husus var.
Kitaba buradan göz atabilirsiniz.
