Gelecekte Hepimiz Kusursuz Güzelliğe Sahip Olsak Dünya Nasıl Bir Yer Olurdu? Instagram Filtresine Gerek Kalmayacağı Kesin!
Genetik mühendislik, estetik cerrahi ve süratle gelişen dijital teknolojiler ile dünyamız daha da karmaşık bir hâl alıyor. Pekala bunları da cebimize alırsak hiç düşündünüz mü bundan 100 yıl sonra hepimiz birebir hoşlukta olsak dünya nasıl bir yer olurdu?
İnsanlığın teknolojilere olan tutkusu gelecekteki hoşluk anlayışlarımızı etkileyeceğe benziyor. Alışılmış ki toplumsal yapımızı da bozacağı kesin.
Biz de gelecekteki kusursuz güzellik üzerine birkaç perspektif yaratalım dedik. İşte karşımıza çıkabilecek senaryolar:
Genetik mühendisliğin etkisi
DNA’mızı değiştirerek genetik hastalıkları tedbire potansiyeline sahip genetik mühendislik, fizikî özelliklerimizi değiştirme imkanı da sunuyor. CRISPR (DNA dizilimleri kümesi) üzere araçlar sayesinde belli genlerin aktivitesini arttırmak yahut azaltmak üzere imkânlarımız olacak.
Bu da neyi getirecek? Herkes ülkü beden oranlarına sahip olacak. İstediğimiz cilt tonu, göz rengi, saç formu mümkün hâle gelecek. Lakin herkesin tıpkı normlara ulaşma ihtimali yeni bir toplumsal dinamik ve etik sorunları da beraberinde getirecek.
Herkesin tıpkı hoşlukta olmasını hayal ediyoruz lakin bu koşullara herkesin erişim sağlamayacağı da kesin. Böylece de ekonomik ve toplumsal farklılıklar gün yüzüne çıkarak eşitsizlik devam edecek. Kusursuz hoşluk yalnızca muhakkak bir kısmın erişebileceği bir lüks hâline gelecek.
Estetik cerrahi, aslında birçok kişinin hoşluk algısını değiştirmiş durumda.
Gelecekte, elbet ki bu operasyonlar daha da erişilebilir ve inançlı olacak. Yenilikçi teknikler ve uygunlaştırılmış düzgünleşme süreçleri sayesinde estetik müdahaleler, basit bir hoşluk rutininin kesimi hâline gelecek. Acılı ve sancılı süreçler yerine ne gösterirsek o olabileceğiz. Oradan bir Angelina bedeni alayım!
Ama bir şeyi de atlamayalım. Bu durum, fizikî görünüş üzerinden yargılanmanın daha da yaygınlaşmasına sebep olabilir.
Irkçılığın kalkacağı kesin yani kısmen.
Herkes kusursuz bir görünüme kavuşursa bu durum beşerler ortasındaki farklılıkları katiyetle azaltır. Teorik olarak, bu, ırkçılık üzere kimi toplumsal meseleleri da hafifletir. Lakin dış görünüş ırkçılığından bahsediyoruz.
İnsanların bitmek bilmeyen ayrımcılık huyunu düşününce bu alanda kusursuz olamayacağımız kesin. Bu yüzden de farklı yollarla ayrımcılık devam eder. Sosyal statü yahut zenginlik üzere faktörler ön plana çıkarılır.
Psikolojimiz ne olacak?
Fiziksel harikalık baskısı doğunca çok da memnun olmayabiliriz zira bir yandan kusursuz olmaya çalışacağız. Sonu gelmeyen bir döngü.
Bir açıdan daha bakacak olursa herkesin kusursuz olduğu dünyada şahsî benzerlikler olacağı için bireylerin kıymeti azalacak. Gerçi bu noktada da “insanlık” devreye girebilir ki olması gerektiği bir dünya da yaşayabiliriz.
Kalbimizi biz tekrar de pak tutmaya devam edelim.
Dijital dünyada avatarların etkisi
Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik teknolojileri ise bizlere fizikî dünyanın ötesinde bir kimlik sunuyor. Kurtulmak istediklerimiz olabiliyoruz. Dijital avatarlar, kullanıcıların istedikleri üzere görünmelerine imkan tanıyarak fizikî dünyadaki hoşluk standartlarından bağımsız bir ortam yaratıyorlar.
Gerçeklik ve sanal dünyanın ortasında sıkışmayacak mıyız? Beşerler gerçek dünyadaki kimliklerinden kaçarak sanal dünyaya saracak. Bu da insan ilgileri için önemli sorun demek.
Eğri oturup yanlışsız konuşalım.
Sonuç olarak, teknolojinin gelişmesiyle birlikte kusursuz hoşluk kavramı aslında daima olarak evriliyor ve toplumsal normlarımızı, etkileşim biçimlerimizi derinden etkiliyor. Fakat bu gelişmelerin getireceği etik ve toplumsal problemler, üzerinde düşünülmesi gereken önemli mevzular ortasında yer alıyor.
Gelecekte herkesin kusursuz hoşluğa sahip olması potansiyel olarak mümkün olsa da bu durumun getireceği sonuçlar her vakit olumlu olmayabilir.
Sizin bu husustaki kanılarınız neler?
İncelemek isteyebileceğiniz öteki içeriklerimiz:
