Basit Bir Malzeme Olmasına Rağmen New York’un Amerika’nın En Büyük Şehri Olmasını Sağlayan ‘Hidrolik Beton’ da Neyin Nesi?
New York’un bugünkü gökdelenlerle dolu görünümüne bakınca, onu gökdelenleriyle yükseslişe geçtiğini düşünürüz değil mi? Fakat bu kentin yükselişi sadece gökdelenlerine değil, 19. yüzyılda başlatılan ihtilal niteliğindeki bir projeye olan Erie Kanalı’na dayanıyor. Haydi gelin ayrıntıları anlatalım.
1800’lerin başında, New York Eyaleti bir liman kenti olarak parlamaya başlamış olsa da kentin Appalachian Dağları’nın gerisindeki geniş iç bölgelerle ilişkisi epeyce zayıftı.
Durum bu türlü olunca New York eyaleti harekete geçti ve dev bir kanal projesine imza atmaya karar verdi.
Bu kanal, batıdaki Buffalo’dan başlayıp doğuda Albany’e kadar uzanarak mal ve insan trafiğini hızlandırmayı amaçlıyordu.
Yani bir nevi Amerika’nın batıya açılan kapısı hâline gelecekti de diyebiliriz.
Bu devasa projenin en büyük zorluklarından biriyse inşaat esnasında kullanılabilecek dayanıklı bir gereç bulmaktı.
Kanaldaki 83 kilit, daima suya maruz kalacaktı bu yüzden su geçirmeyen güçlü bir gereç gerekiyordu.
Ancak o yıllarda kireç harcıyla yapılan sıradan beton bu şartlara sağlam değildi ve lakin hidrolik çimento olarak bilinen özel bir çimento bu şartlarda kullanılabilirdi.
Amerika’daki kaynaklar da yetersiz olduğundan başlangıçta bu çimento Avrupa’dan ithal edilse de maliyet oldukça yüksek olduğundan bu da bir tahlil değildi.
Hâl bu türlü olunca, maliyeti düşürmek emeliyle mühendis Canvass White yerel kaynakları araştırdı ve hidrolik özellikli kireçtaşı yatakları keşfetti.
Bu epey büyük bir keşifti!
White’ın geliştirdiği hidrolik çimento, suyla temas ettiğinde daha sertleşiyordu ve sızdırmaz bir yapı sağlıyordu.
Bu buluş sayesinde Erie Kanalı problemsizce tamamlandı ve hem uzun ömürlü ve hem de dayanıklı olması sağlandı.
1825’te tamamlanan Erie Kanalı, New York’a orijinal bir ticaret yolu sunmuştu!
Bu kanal sayesinde mallar, artık aylar değil günler içinde hedeflenen yere ulaştırılabiliyordu ve bu sayede ziraî eserlerden sanayi eserlerine kadar birçok eser New York’a akmaya başlamıştı.
Böylelikle New York yalnızca bir liman kenti olmaktan çıktı ve Amerika’nın ticaret ve sanayi merkezi hâline gelerek dünya çapında bir cazibe merkezi olmasındaki birinci adımlarını atmış oldu.
Kanal New York’u bir cazibe merkezi hâline getirdiğinden ötürü, ülkenin başka bölgelerinden çalışanlar ve teşebbüsçüler de şehre akın etmeye başlamıştı.
Yani, Erie Kanalı New York’un sırf coğrafik değil, ekonomik ve kültürel hudutlarını da genişleterek onu Amerika’nın en büyük ve kalabalık kenti yapmayı başardı.