ABD’nin Sovyet Rusya’ya Karşı Geliştirdiği Bombardıman Uçağı XB-70’in Teknolojinin Sınırlarını Zorlayan Özellikleri
Soğuk Savaş’ın tepesinde, teknolojik sonları zorlayan bir hava yarışı yaşandı. Bu yarışın en çarpıcı örneklerinden biri, Amerikan Hava Kuvvetleri tarafından geliştirilen XB-70 Valkyrie uçağıydı.
Soğuk Savaş devrinde, ABD ve Sovyetler Birliği ortasındaki rekabet göklere taşındı. Bu rekabetin en heyecan verici eserlerinden biri olan XB-70 Valkyrie, süpersonik suratları ve ihtilal yaratan dizaynıyla hava kuvvetlerinin geleceğini şekillendirmeye adaydı.
Ancak Valkyrie’nin seyahati, beklenmedik zorluklar ve trajik olaylarla dolu bir maceraya dönüştü.
1950’lerin ortasında Soğuk Savaş’ın tepe yaptığı bir dönemde hem ABD hem de Sovyetler Birliği, düşman topraklarına ulaşabilen stratejik bombardıman uçaklarına sahipti.
ABD’nin geliştirdiği B-52 ve B-58 üzere uçaklar, Sovyet hava savunması karşısında yetersiz kalıyordu. Bu durum, Amerikan Hava Kuvvetleri’ni Sovyet savunmasını aşabilecek yeni bir uçak tipi geliştirmeye itti.
Bu bağlamda Boeing ve North American Aviation, radikal dizaynlar üzerinde yarıştılar. Her iki şirket de süpersonik uçuş için optimize edilmiş ancak farklı özelliklere sahip dizaynlar sundu.
North American Aviation, az bilinen bir rapordan ilham alarak sıkıştırma kaldırma fenomenini kullanmayı önerdi. Böylelikle şok dalgalarının uçağın altına yönlendirilerek ek kaldırma kuvveti oluşturmasını sağlayacaktı.
Yenilikçi yaklaşım Hava Kuvvetleri tarafından kabul edildi ve North American’ın tasarımı, Valkyrie ismi altında geliştirilmek üzere seçildi.
Valkyrie, altı adet turbojet üzerinde arka yakıcı motorla donatıldı ve yüksek süpersonik süratlerde tesirli bir halde çalışacak halde tasarlandı.
XB-70, sıkıştırma kaldırma kuvveti sayesinde yüksek kaldırma-sürükleme oranlarına ulaşarak aerodinamik açıdan üstün bir performans sergiledi. Valkyrie’nin geliştirilmesi, teknik zorluklar ve test sırasında yaşanan aksaklıklarla dolu bir süreçti.
İlk prototip, yer testlerinde bir dizi problemle karşılaştı ve birinci uçuşu birkaç defa ertelendi. Uçuş testleri sırasında gövde ve denetim yüzeylerinde boya soyulmaları ve motor arızaları üzere problemler yaşandı.
Daha da önemlisi 1960’lara gelindiğinde, Sovyetler Birliği’nin sahip olduğu yüzey hava füzeleri ve ICBM’lerin (Kıtalararası Balistik Füzeler) gelişimi, XB-70’in stratejik bedelini önemli halde sorgulattı.
Bu gelişmeler, uçağın potansiyel kullanımlarını sınırladı ve program, asgari araştırma projesine indirgendi.
1966’da NASA’nın da iştirakiyle süpersonik uçuş konusunda bedelli araştırmalar yapıldı.
Ancak trajedi, ikinci prototipin fotoğraf çekimi sırasında diğer bir uçakla çarpışması ve yok olmasıyla yaşandı. Çarpışma, program için büyük bir darbe oldu ve özgün prototiple araştırmalara devam edilmesi gerekti.
Valkyrie, mühendislik olağanüstüsü olmasına rağmen asla Amerika’nın bombardıman gücüne katılmadı lakin Soğuk Savaş üzerinde derin bir tesir bıraktı; Sovyetler Birliği’nin Amerikalıların süpersonik uzun menzilli bir bombardıman uçağı geliştirdiğini öğrenmesi, kendi versiyonlarını geliştirmeye yönelik çabalarını tetikledi.
Her ne kadar XB-70 hayata tam olarak geçirilemese de günümüz savaş uçaklarında unutulmaz bir iz bıraktığı kesin.
Soğuk Savaş içeriklerimize aşağıdan ulaşabilirsiniz: