Binlerce insanın ölmesine, yaralanmasına, evsiz kalmasına sebep olan sarsıntılar sonrası ortaya çıkan imajlar hepimizin yüreğini yaktı. Fakat birtakım imgelerde yer alan sapasağlam binalar büyük bir dikkat çekiyordu.
Deprem bölgesinde yaptığı binalarla övgü toplayan isimlerden biri de Müteahhit Aydın Dursun’du. Damadı Dr. Fatih Alagöz, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımla Dursun’un yaptığı konutların sapasağlam durduğunu ve vicdanının rahat olduğunu söyledi.
Yaptığı binaların sağlamlığıyla çok konuşulan Aydın Dursun’a ulaştık ve hepimizin aklına gelen kimi sorularımızı kendisine ilettik. Aldığımız karşılıklara geçmeden evvel olayları kısaca hatırlayalım.
Fatih Alagöz’ün kelam konusu paylaşımı şu formdaydı:
Paylaşım kısa mühlet içinde binlerce beğeni aldı ve Aydın Dursun’a teşekkür bildirileri yağdı.
Biz de Fatih Alagöz aracılığıyla Aydın Dursun’a ulaştık ve sorularımızı ilettik.
Elbette toplumsal medyada gördüğümüz ve duyduğumuz her şeye inanmamız mümkün değil. Bu sebeple Aydın Dursun, kendisinin yapmış olduğu ve zelzelesi asgarî hasarla atlatan bazı binaların manzaralarını gönderdi.
Yukarıda da görmüş olduğunuz üzere binalar neredeyse zelzeleden hiç etkilenmemiş gibi sapasağlam duruyor. Çabucak yanlarındaki binaların ise birçoğu moloz yığınlarına dönüşmüş durumda. Bu imajları gördüğümüzde hepimizin aklına gelen soruyu Aydın Dursun’a sorduk:
Eski olmasına karşın bu binalar nasıl yıkılmadı?
Kendisinden aldığımız yanıt ise pek şaşırtan değildi. Çünkü Aydın Dursun sadece ‘yapması gerekenleri’ yaptığını şu cümlelerle anlattı: “Binaların ayakta kalmasının en kıymetli nedeni, sağlam yer etüdü ve bu etüde uygun binalar yapılması.”
Aynı vakitte binaların sağlamlığını artırmak için de C30 yerine C35 beton ve öbür firmalara kıyasla daha fazla demir kullanılmış. Binaların yüksek katlı olmaması ve maksimum 4-6 katlı binalar olması da sağlam kalabilmesinde büyük bir rol oynamış.
Aydın Dursun’la ilgiili paylaşımın altında kendisi tarafından yapılan bir binanın yıkıldığı ve 3 kişinin öldüğü tez edilmişti.
Bu mevzuyu sorduğumuzda ise yıkılan binanın bir kooperatif olduğunu ve binanın kaba inşaatının kooperatif bünyesindeki demirci ve kalıpçılar tarafından yapıldığını öğrendik. Aydın Dursun, binanın inşaatına dahil olduğunda ise 2. kata geçilmiş. İmali 1990 yılında (2007 zelzele yönetmeliğinden önce) yine Aydın Dursun tarafından tamamlanmış.
Yaşanan sarsıntılar sonucu binanın birinci katı büsbütün çökmüş ve maalesef 3 kişi, binadan çıkmaya çalışırken hayatını kaybetmiş. Fay sınırının bu bölgeye yakın geçmesi sebebiyle maalesef mahalledeki yıkımın boyutu epey büyük olmuş ve birçok bina büsbütün enkaz altında kalmış.
Elbette birçok teşekkür iletisi almış olsa da Aydın Dursun, aslında yapması gerekeni yapmıştı.
- Aydın Dursun tarafından yapılan bir bina.
Bunu kendisi de şu sözlerle aktardı: “Övünülecek bir durum değil. Kendimizin oturmak istemeyeceği hiçbir konut yapmadık.”
Müteahhit Aydın Dursun, her projesini kendisi yahut bir akrabası oturacakmış üzere düşünerek ele aldığını ve bu kanısı sayesinde mümkün olduğunca sağlam binalar yaptığını belirtiyor. Nitekim hala pek çok akrabasının, kendisi tarafından yapılan binalarda oturmaya devam ettiğinin altını çiziyor.
Peki Dursun’a nazaran kesimin en büyük sorunu ne?
Kendisi bu sorumuza karşılık olarak en büyük sorunun eğitimsizlik olduğunu, herkesin müteahhit olduğunu ve bu sebeple inşaat bölümünde kalitenin ziyadesiyle düştüğünü dile getirdi.
Dursun, kesimde dönen rüşvet çarkının da yıkımın en büyük sebeplerinden biri olduğunu belirtiyor. Bununla birlikte kentsel dönüşümde vatandaşların açgözlü davranmasının ve il-ilçe belediyelerinin farklı partilere mensup olmasının da dönüşümü engellediğini de kelamlarına ekliyor.
Editör Notu:
Maalesef ki Aydın Bey’den duymuş olduğumuz neredeyse hiçbir şey bizi şaşırtmadı. Tahminen de sadece ‘artık şaşırmıyor’ olmamız bile başlı başına durup düşünmemiz için bir sebeptir. Lakin şu anda durmanın sırası değil. Tam aksine çalışmalıyız, meselelerimizi bulmalı ve bir an evvel tahlile kavuşturmalıyız.
Bizden uzakta, tanımadığımız insanların başına geldiği için tahminen de gereğince ‘gerçek’ gelmiyor ancak sarsıntı, hayatımızın bir gerçeği. “Yapamazlar, yönetmeliğe aykırı!” desek de maalesef çalmak isteyen bir biçimde çalıyor ve insan hayatıyla oynuyor. Oysa herkes işini hakkıyla yapmış olsaydı, tahminen de yaşadığımız bu zelzeleleri ana haber bültenlerinde 3 dakikalık bir haber olarak duyup geçecektik…
