Bağımsız üretimci olmanın en büyük zorluğu hayal ettiğiniz oyunu o denli şıp diye çıkaracak bütçeye sahip olmamanız olsa gerek. Bu yüzden bağımsız üretimciler birçok vakit kıymetli trendleri ya büsbütün görmezden gelmek ya da havası kaçtıktan sonra benimseyerek oyun üretmek zorunda kalıyorlar. Battle Royale’ler bir orta çok tanınan oldu mesela. Herkes oyununu buldu, büyük üretimciler da kazandıklarını muhafaza kederine girdiler. Bu ortada bağımsızlar yeni yeni çalıştıkları BR oyunlarını yayınlamaya başladılar. Bir orta da kısa bir müddet parlayıp sönen otomatik dövüş furyası çıkmıştı. Dota Underlords, Hearthstone Battlegrounds, Auto Chess derken bayağı da sağlam eserler çıktı piyasaya.
Despot’s Game tam anlattığım durumda, çok daha geriden gelip satışa çıkmış bir oyun. Neyse ki Despot’s Game’in otomatik dövüş oyunu olmasının yanı sıra bir ek silahı daha var, o da her oynanışta değişen “Rougelike mekanikleri”. Bazıları oyunu Rougelike olarak tanımlamış, bazılarıysa tam bir otomatik dövüşü oyunu olarak yorumluyorlar. İleride hangisine karar kılınır bilemem fakat mükemmel bir potansiyeli olduğu da bir gerçek.
Despots Game, küçük beşerlerle kompleks makinelere can verildiği Despotism’in devam oyunu sayılabilir. Sanat üslubu zati neredeyse tıpkı. Birebir küçük insanlardan oluşan küçük bir partiyle başlıyor ve çabucak akabinde gelen kostüm seçenekleriyle onları farklı sınıflara atayarak, giderek karmaşıklaşan bir labirentte hayatta kalmaya çalışıyorsunuz. Oyunda paranız yettiği sürece dilediğiniz kadar insan ve kostüm alabilirsiniz. Lakin kalabalıklaşan güruhlarda önemli bir besin zahmeti oluyor. Oyunda üç tip oda var ve adamlarınızı bir odadan başkasına taşırken kesinlikle besin harcıyorsunuz. Bu durumda en âlâ kostümlerle güçlü ünitelerden oluşan bir ordu yapıp hayatta kalmalarını beklemek daha uygun oluyor.
Eşya sistemi görünüşte çok tatlı olmuş. Pretzel’den, Yer Çekimi silahına kadar oyunda çok sayıda farklı eşya ve sınıf var. Şayet bir şey fırlatıyorsanız “Thrower” oluyorsunuz mesela, üç thrower’a sahip olduğunuzda attığınız eşyalar patlamaya başlıyor ve bunlar bilhassa kalabalık güruhlara karşı epey tesirli olabiliyor. Shooter’lar atak suratı alırken, Warlocklar ise bir ortaya gelerek devasa bir dokungaçı savaş alanına sürüyor. Underlords ve Dota Chess’de olan iki sınıflı eşyalar ise bu oyunda yok. Bu durum da ister istemez Despot’s Game’in daima tıpkı karakterler üzerinden dönmesine neden oluyor. O denli rehber okumaya, görüntü izlemeye de gerek yok. Oynadıkça hangi eşyanın daha güçlü olduğunu, hangi sınıfın oyun sonlarında daha tesirli olduğunu öğreniyorsunuz ve mecnun değilseniz bu kombinasyonları bozmuyorsunuz.
Ne olur bitmesin
Despots Game’in sınıflardaki tekillik sıkıntısına ek olarak birebir vakitte hayatta kalma mekanikleriyle de problemleri var. Örneğin oyunun sonlarına yanlışsız sıkıntı bir düşman güruhuna denk geldiniz ve büyük zaiyatlar vererek hayatta kaldınız. Bir sonraki odada ya tıpkı düşman ya da zorluk düzeyi emsal bir düşman çıkacağı için onları dövmek mümkün olmuyor. Siz de kaçış olmayacağını bile bile kaçınılmaz olarak sonunuza hakikat gidiyor oluyorsunuz. Askerleri alana sürmeden saklama gibisi bir mekanik olsa, oyuncunun en azından cepteki insanlarıyla onların üstesinden gelmesi sağlanabilirdi.
Kelamın özü ben Despot’s Game’in önemli bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Auto Battler’lar ortasından hala öne çıkan bir oyun yok. Biraz istikrar biraz da çeşitlilik olunca bir anda her gün saatlerce başından kalkamayacağınız bir oyuna sahip olabilirsiniz. Kâfi ki takım işini ciddiye alıp oyunculardan gelen yorumlara dikkate alsınlar. Despot’s Game trenine erkenden atlamanın şu an için çok manası yok ancak uzun vadede kıymetli bir oyun olma ihtimali çok yüksek.
ARTILAR:
+ Tekrar tekrar oynaması keyifli
+ Düşmanlar genel olarak farklı ve özel önlemler gerekiyor.
EKSİLER:
– Rougelike elementleri şimdilik sonlu
– Sınıflar ortası çeşitlilik az
– Önemli istikrar sıkıntıları var
ORTA KARAR:
Despots Game’in mükemmel bir oyun olma potansiyeli var. Ancak bu, o noktaya gelmek için önlerinde uzunca bir yol olmadığı manasına gelmiyor.
