Bir Zamanlar “İnsanüstü Varlık” Olduğu Zannedilmiş 5 Mumya: Uzaylısı da Var Perisi de…

Dünya dışı canlıların olduğu niyeti bile insanların içinde merak uyandırabilmiştir. Böylesine büyük bir bilinmezlikten doğan heyecanı insanların meraklarını yöneltebilecekleri uydurma ispatlarla boyamaya çalışan beşerler ise kesinlikle çıkagelecekti.

Bir uzaylıya, bir denizkızına ve bir deve ilişkin olduğuna inanılan mumyaların gerçek olması mı korkuturdu bizleri, yoksa kimi insanların bu alanda yapabilecekleri sahtekârlıkların altında yatan psikoloji mi? Bir karara varmakta tez etmeyin!

Şu sıralar medyayı meşgul eden Meksika’daki kelamda uzaylı fosili de bunların ortasında. Haber içeriğine buradan ulaşabilirsiniz;

Peki bunun dışında diğer hangi benzeri tuhaf argümanlar öne sürülmüştü?

Sıra dışı fizikî yapısı nedeniyle kısa müddette uzaylı ihtimallerinin kurbanı haline gelen “Ata” isimli bu minik mumya, aslında bir insan fetüsüydü.

Bundan yıllar evvel haberleri meşgul eden Cet isimli mumya, gömülü olduğu Şili’deki Atacama Çölü’nde bulunmuştu. Mumyanın mor kurdeleli bir beze sarılmış halde La Noria kasabasındaki bir kilisenin yakınına gömülü olduğu bildirilmişti.

“İnsan olamayacak kadar anormal” görüntüye sahip olması nedeniyle bu mumyanın bir uzaylı vücuduna ilişkin olduğu düşünülüyordu. Lakin bilim insanlarının yaptığı DNA tahlili, niyetin ötesine geçilmesini sağlamıştı. Ata’nın DNA’sı sıralandığı vakit insan olduğu anlaşılmıştı bile.

Sadece on beş santim uzunluğundaki Cet isimli mumya aslında bir insan fetüsüydü. Kemiklerinin büyük olması az görülen ve bilinmeyen bir mutasyondan kaynaklı olabilirdi. Doğumdan çabucak sonra öldüğü ya da kürtaj ile alındığı düşünülen vücudun kemikleri bir bebek için alışılmadık derecede süratli gelişmişti.

Mumyanın görünürdeki kaburgalarının sayısı on iki adet olması gerekirken on taneydi. Bu anormalliklerin bir mutasyon sonucunda olduğu aşikardı lakin kaynak yetersizliği nedeni ile mutasyonun nedeni açığa çıkarılamamıştı.

Üç parmaklı Peru mumyaları, aşina olunan uzaylı tasvirlerine benzeyen birtakım fizikî özelliklere sahipti. Mumya, başlarda Dünya dışı ömrün keşfi için kayda paha görünse de aslında her şey planlanmıştı.

Peru’da bulunan üç parmaklı mumyalar biraz beşere tahminen de biraz uzaylılara benziyordu. 2015 yılında mezar kazıcıları tarafından bulunduğu argüman edilen Peru mumyalarının tıpkı insanlarda olduğu üzere yirmi üç kromozomu vardı. Asıl sorun, mumyaların anatomik yapılarının epeyce enteresan olmasıydı. Bu değişiklik ise aslında sonradan açığa çıkacak bir cürmü barındırmaktan öteye gidememişti.

Ses getiren birtakım uzaylı aldatmacalarında ismi geçen eski araştırmacı gazeteci Jamie Maussan, Perulu mumya grubunun bir kesimiydi. İncelemeyi yapan Korotkov ise bir o kadar şaibeliydi zira daha öncesinde insan ruhunu fotoğraflamaya yönelik çalışmalar yapmıştı. Münasebetiyle öteki araştırmacılar bu bireylerin ortaya koyduğu delillerden şüphelenmekte haklıydılar.

Mumyanın üzerinde bir çeşit kemik montajlarının yapıldığı işaret edildi. Bu montajlar hayvan ve insan kemiklerinin karışımından oluşmuş olabilirdi. Anlaşılmaması için de üzerini kapatacak beyaz bir unsur kullanılmıştı.

Ayrıca mumyanın incelendiği bir görüntü vardı ve bu görüntüyü yalnızca “gaia.com” ve “the-alien-project.com” sitelerinden fiyatlı üyelik karşılığında izleyebiliyordunuz. Üç parmaklı Peru mumyaları, nihayetinde reklam niteliğinde ve üzerinde oynanmış birer deforme insan bedenleriydi.

Sirkten sirke götürülen Kap-Dwa devinin mumyası, gizemini müdafaaya devam ediyor. Mumyanın sırrı düzmece tahnit olabilir mi?

Malayca lisanında “iki kafa” manasına gelen Kap-Dwa, tıpkı kocaayak üzere jenerasyondan nesile taşınan efsanevi bir yaratık. Patagonya devi olduğu tez edilen 3.7 metre uzunluğundaki insansı varlığın tıpkı öteki efsanevi varlıklar üzere bir öyküsü var elbette.

Efsaneye nazaran sonradan Kap-Dwa ismini alacak ve sirklerde mumyası sergilenecek olan bu dev ile birinci 1673 yılında karşılaşılmıştı. Kap-Dwa, Pentagonya kıyılarındaki bir küme İspanyol denizci tarafından yakalanmış, direğe bağlanmış ve kaçmaya çalışırken denizciler tarafından mızrakla öldürülmüştü. Sözde Kap-Dwa’nın mumyalanan cesedi 19. yüzyılda evvel İngiltere’yi, sonra da ABD’ni dolaştı.

Meraklıların görmek için can attığı efsanevi Kap-Dwa devi mumyasının sahte olduğuna dair bir doküman hiçbir vakit olmadı. Birtakım beşerler devin nitekim yaşamış olduğuna inansalar da mumyanın aslında yalancı tahnitçilik yapıtı olduğu varsayılıyor.

Üzerinde hiçbir DNA testi yapılmamış olması ve büsbütün geçersiz olduğuna dair bir delil bulunmuyor olması birtakım insanların bu efsaneye inanması için yer hazırlıyor da denebilir. Anlaşılan o ki Patagonya devlerinin efsanesi, Kap-Dwa mumyasının üzerinde DNA testi yapılana dek kimilerimiz için gizemini korumaya devam edecek.

Okayama hudutlarındaki bir tapınakta korunan ve denizkızına ilişkin olduğu düşünülen mumya, aslında birkaç hayvanın kesimlerinden oluşturulmuştu. Bu mumyaya tapınanlar bile vardı.

Mumyanın birinci olarak 1736-1741 yılları ortasında bir balıkçı tarafından yakalandığı varsayılıyordu. Araştırmacılar, denizkızı mumyasının Okayama tapınağına nasıl girdiğinden emin olamadılar. Mumyalanmış “denizkızı”, bir halde Okayama’da bir tapınaktaki kutuda koruma ediliyor ve kutsal olarak görülüyordu. Denizkızına benzerliği nedeniyle araştırılması gerekildiği düşünülen bu mumyaya bir dur demenin vakti gelmiş üzereydi.

Japonya’daki araştırmacılar mumyayı incelediklerinde aldatmacayı gün yüzüne çıkardılar. Denizkızı sanılan mumya aslında vahim bir yalandı. Zira balık kuyruğuna dikilmiş, muhtemelen insan tırnakları ve kıllarıyla süslenmiş bir maymun gövdesinin birleşiminden oluşuyordu.

Bu gerçeğin açığa çıkması, tapınağı kullanan bireyler için bizlerden çok daha gerekliydi. Tapınağın başrahibi Kozen Kuida, mumya hakkında; “Koronavirüs pandemisini az da olsa hafifletmeye yardımcı olacağını umarak tapındık” diye söylemişti. Muhtemelen inançlarına nazaran mumyaya tapınmaya devam edebilirlerdi.

Mumyalanmış Derbyshire Perisi’nin fantastik dünyadan çıkabilmesi için 1 Nisan’ı beklemek gerekiyormuş.

2007 yılında Derbyshire Perisi isimli mumyanın kıssası ve tıbbi ispat havasındaki fotoğrafları, İngiltere’de manşetlere husus olmuştu. Argümana nazaran mumya, köpeğini gezdiren birisi tarafından bulunmuştu. Mumyaya ilişkin fotoğrafların 1 Nisan’da yayınlanması ise baht yapıtı gelişmemişti.

Den Baines tarafından ortalıkta büyük bir reklam kandırmacası dolaşıyordu. Peri olduğu argüman edilen mumyanın imalcisi şahsen kendisiydi ve tez da aslında onun bir hayal eseriydi. Den Baines, kısa bir müddet sonrasında mumyanın gerçek olmadığını da itiraf etmişti. Perinin mumyası ise sanat koleksiyoncularından birine 280 sterline satılmıştı.

Bazı bireyler, hayatlarından epeyce sıkılmış olmalılar ki bu itirafı kabul etmekte isteksiz bir tavır sergilediler. Sanat eseri olduğu açıklanmasına rağmen peri mumyasının gerçek olduğuna inanmaya devam eden beşerler vardı.

Den Baines, bu bireyler hakkında şahsen şunları söyledi: “Hâlâ bunun gerçek olduğuna inanan pek çok insan var. Pek çok komplo teorisi ortaya atıldı. Biri bunun bir aldatmaca olduğunu ortaya çıkarmamın, hükûmetin insanların toprağı kazmasını engelleme tarafındaki baskısından kaynaklandığını argüman ediyor.”